lginç bir yazı olduğuna inandığımız bir makaleyle yine karşınızdayız. Bazı değerli okuyucularımız denetimli serbestlik ile siyaseti yan yana koyamayabilirler. Ancak yazımızın sonunda denetimli serbestliğin siyasetten ayrılmaz bir bütün olduğunu gayet iyi anlamış olacaklar. Başlıyoruz :)

Diğer dünya devletlerinde olduğu gibi ülkemizde de belirli aralıklarla genel seçim, yerel seçim, erken seçim olabilmektedir. Siyasiler seçmenden oy alabilmek ve ülke yönetiminde yerini alabilmek için devamlı suretlerde halkın nabzını tutmaktalar. Bazen esnaf gezisinde, bazen halkın arasına girerek yapılan sohbetlerde; bazen de anketlerle vatandaşın siyasetten beklentisi öğrenilmektedir. Bu beklentiler üzerine siyasiler ve politika yapıcılar ülkenin geleceği için gerekli olan projeler ve çalışmalar üzerinde yoğunlaşmaktadırlar. Çıkan sonuca göre partiler manifesto yayımlar ve reklam mağrifetiyle yapmak istediklerini halka arz ederler.

Halkın beklentisi genel itibariyle eğitim, sağlık, ekonomi, sosyal devlet olma üzerine emellerden oluşmaktadır. Diğer taraftanda toplumdan ayrı tutulan ceza infaz kurumunda veya denetimli serbestlik tedbiri altında bulunan vatandaşlarımız vardır. Aile, iş, sosyal çevre düşünüldüğünde bir kişi en az on kişiyi etkilediğini söyleyebiliriz. Ceza İnfaz Kurumunda ve denetimli serbestlik tedbiri altında bulunan kişilerin toplamı yaklaşık 1 milyon kişi tutuklu-hükümlü-yükümlü dersek sanırım yanlış olmaz. Bu 1 milyon kişi neredeyse 10 milyon kişiyi bir şekilde maddi manevi etkilenmektedir. Çevremize baktığımızda ya ailemizde ya işyerimizde veya mahallemizde mutlaka cezaevinde veya denetimli serbestlik tedbiri altında olan insanları görmekteyiz. Yani cezaevleri ve denetimli serbestlik kurumları bu kadar hayatımızın içine dahil olduğunu anlayabiliyoruz.

Bu kadar insanı etkileyen bir konu olduğunda mutlaka halkın yani seçmenin de siyasilerden bu yönde beklentisinin olduğunu söylemek yersiz olmayacaktır. Yaklaşık on milyona yakın kişiyi etkileyen bu durum farklı görüşlerin toplumda oluşmasına neden olmaktadır. Toplumun bazı kesiminin suçun caydırılması açısından cezaların daha çok artması yönünde beklentisi olduğu aşikardır. Ancak toplumun bazı kesimin de devletin affedici olmasını ve belirli aralıklarla genel af gibi toplumu kapsayıcı uygulamaların gelişmesini beklemektedir. Gördüğünüz gibi bu konu bıçak sırtı bir konudur. Hal böyle olunca seçmenlerin "af" ile ilgili veya infaz ile ilgili partilerin görüşlerini önemsemektedir. Örneğin şuan ki siyasi konjektörde MHP, genel affın çıkması gerektiğini düşünmektedir. CHP, genel af fikrine sıcak bakmıyor gibi görünmektedir. İktidar partisi olan AK Parti ise halkın beklentisi yönünde hareket edeceklerini ima eden açıklama yapmaktadır. Denetimli Serbestlik sistemi infaza dair veya affa dair tüm çalışmaların ortasında olmasından dolayı tüm çalışmalarda ilk akla geldiği aşikardır. Hatta önümüzdeki yerel seçimlerde dahi af için denetimli serbestlik yasasının yenilenmesi sinyalini hangi parti veriyorsa buna göre rey kullanabilecek seçmenlerinde sayısı az olmasa gerektir.

Gördüğünüz gibi siyaset ve denetimli serbestlik ayrılmaz bir bütündür. Ülkenin gündemini denetimli serbestlik ile çalışmalar önemli derecede meşgul etmektedir. Denetimli Serbestlik her ne kadar çok yeni bir kurum olsa da şimdiden siyasetin içinde bir kavramdır. Gitgide siyasilerin ve politika yapıcıların denetimli serbestlik sistemine daha çok eğileceğini tahmin ediyoruz. Şimdiden milletvekillerine veya yerel yönetimde bulunan kişilere denetimli yasası ne zaman çıkacak gibi birçok sorunun ulaştığını duyuyoruz.

Denetimli Serbestliğe düşen ödev ise siyasette ne karar verilirse verilsin, amacımız kişilerin topluma kazandırılması, yeniden suç işlemenin önüne geçilmesi ve geleceğimize umutla bakabilecek çalışmaların hızlandırılmasıdır. Yükümlü-vatandaş-siyasetçi-hukukçu elele verip toplumumuzu gelecek nesillere hazırlamak için gerekli adımları atmak günümüzün en büyük sorumluluklarındandır.